Londra’dan Sevgilerle: London Grammar

London Grammar, 2009 yılında grubun solisti Hannah Reid ve gitaristi Dan Rothman’ın Nottingham Üniversitesi’nin öğrenci yurtlarından birinde tanışmasıyla hikâyesine başlıyor. Ekibin üçüncü üyesi Dot Major ise gruba bir süre sonra katılıyor.
            Üçlünün bir araya gelmesiyle grup küçük barlarda çalarak müzik dünyasına ilk adımını atacaktı. Bundan kısa bir süre sonra, 2012’nin sonlarında besteleri “Hey Now”ı yayınlayacak, 2013 yılıysa ilk London Grammar albümü “If You Wait”i bizlere takdim edecekti. “Metal & Dust”, “Wasting My Young Years”, “Strong” ve “Nightcall” albümden yayınlanan ilk şarkılar oldu. Metal & Dust Avustralya iTunes listelerinde en çok dinlenenler arasına girdi.


            Benim grupla tanışmamsa geçen sene yaz başlarında Wasting My Young Years’ı duyup büyülenmemle gerçekleşti. Altından kalkamadığınız ama kabullendiğiniz ağır bir külfet olur ya… Terk etmeniz gereken ama bir türlü bırakıp gidemediğiniz… “İyi”, diyordu işte bu şarkı. “Fark etmez…”  Ve bunu Hannah Reid’in pürüzsüz kadife sesi, Dan Rothman’ın sanki bir rüyadan aşina olduğunuz gitar arpejleri ve Dot Major’un tuşlara dokunan zarif parmaklarıyla yapıyordu. Çok ağırdı bu şarkı. Ama fark etmiyordu işte. Keşfettiğim gün on kereden fazla dinledim sanıyorum. Sonrasında derin derin solur gibi şarkıyı söylemeye başlamıştım. Kesinlikle rüyanızda göreceğiniz türden bir şarkıydı…
            Devamında şarkılarına video klipler çekmeye koyuldu grup. O zamanlar kimse tanımıyordu tabi. Ama London Grammar yavaş yavaş, işlerini severek ve hissederek yaptıklarını belli eden sessiz adımlarla yoluna devam etti. New York, LA, Dublin, Paris konserleri grubun sevenleriyle buluştuğu bir başka adımdı. Sonraki aşamaysa KEXP, Perez Hilton, Jools Holland ve en son Glastonbury ile BBC Radio 1 performansları oldu.

            Ve Facebook üzerinden BBC Radio 1’daki performanslarını yayınladıkları 12 Aralık günü, bana bu yazıyı yazma hevesi veren şu sözleri oldu: “Exactly a year ago we put our first track 'Hey Now' online. Today we're in the BBC Radio 1 Live Lounge with Fearne Cotton from 10am. Listen here: http://www.bbc.co.uk/programmes/b03js1tq J (Tam olarak bir yıl önce ilk parçamız ‘Hey Now’ı internette paylaşmıştık. Bugün 10.00’dan itibaren Fearne Cotton ile BBC Radio 1 Live Loung’dayız) İlginç bir şekilde bu sözler beni çok etkiledi. Gruba olan sempatimden olsa gerek çok samimi geldi ve kafamda bu yazının taslağını oluşturdu. J
            London Grammar müziğiyle olduğu kadar üyelerinin doğal ve samimi tarzıyla da dikkat çekiyor. Hannah Reid’in sade güzelliği, saçlarını sıkıca toplaması ve giydiği abartısız yüksek bel kotlar, sade kazaklarıyla tamamlandığında insanı gerilere götürüyor. Rothman ve Major’un basit tişörtleri, kot ve deri ceketleri, Major’un farklı saç kesimiyse grubun tarzını görsel olarak da özgün kılıp bütünlüyor.  


            Bir grupta bayıldığım şeylerden biri de üyelerin şarkı aralarında çalgı değiştirmesidir. Bu yüzden solistimiz Reid’i klavye başında, klavyecimiz Major’u mikrofona ya da perküsyona geçmiş görmek grubun bendeki yerini daha bir özel ve keyifli kılıyor.
            London Grammar’ın şarkıları çoğunlukla ağır tempolu... Bu da günümüz popüler anlayışını göz önünde bulundurunca, ileriki zaman dilimlerinde bol bol remixlenmiş halleriyle duyacağımız anlamına geliyor. Ki şimdiden başladık aslına bakarsanız remixlerle karşılaşmaya. Büyük ihtimalle önümüzdeki günlerde grubun tanınmışlığı de şimdikinin epey ilerisine geçecek. İlk keşfedenler bu duruma çok sıcak bakmayacak olsa da alt yapılarının oldukça kuvvetli olduğunu belirtmekte fayda var. Akustik performansları dinlenip izlenesi… Aslına bakarsanız tam bir festival grubu London Grammar.

 
         Grubun müzikal tarzını Florence Welch, Judie Tzuke, The XX, Massive Attack, Lana Del Rey gibi isimlerle karşılaştıranlar var. Ben şarkılarını arka arkaya dinlediğimde “
123 İngiltere’den çıksa böyle bir havası olurdu sanırım” demiştim. Yorumladıkları şarkılaraysa ayrı bir güzellik kattıkları aşikâr… Gerek Wicked Game’in vokal odaklı yorumu, gerek Wrecking Ball şarkısını ilk kez dinleten yorumları olsun, gayet başarılı. Bir de canlı performansları açısından en sevdiğim videoları üzerlerine tıklarsanız şöyleşöyle ve şöyle ve şöyle de paylaşmak isterim… J
            Küçük barlarda çalan bir grubun kendi şarkılarını yayınlaması ve sonrasında festivallere taşınmasıyla dönen şansları tesadüf olmasa gerek. Gitaristimiz Dan bunu “300 – 400 kişiye çalarken bir anda karşınıza 3.000- 4.000 kişinin çıkması ilginç ve olağanüstü” diye özetliyor. Ancak ekibin mütevazılığı bir kenara, albümdeki parçaların kayıtlarını yalnızca bu üç kişinin yaptığı düşünülürse bu hızlı zıplama açıkça daha anlaşılır hale geliyor. Göz atmak isterseniz bugünlerde farklı şeyler keşfetmek isteyenlere gecikmiş bir önerim London Grammar… J
                       

                                                                                              Özen Pelin Duran

ALTIN KÜRE 2014


ABD sinemasının ödül sezonu resmen başladı. Senenin heyecanla beklenen ödüllerinden Altın Küre’de yılın adayları açıklandı. En çok adaylığı, Steve McQueen’in yeni filmi "12 Years A Slave" (12 Yıllık Esaret) ve American Hustle aldı. İki film, tam 7 kategoride Altın Küre için yarışacak. “Oscar ödüllerinin habercisi” olarak nitelendirilen Altın Küre, bu yıl 12 Ocak tarihinde gerçekleşecek bir törenle sahiplerini bulacak. Tüm kategorilerde adayları merak edenler için:

EN İYİ DRAMA
12 Years A Slave 
Captain Phillips 
Yerçekimi (Gravity) 
Philomena 
Zafere Hücum (Rush) 

EN İYİ KOMEDİ / MÜZİKAL
American Hustle 
Her 
Sen Şarkılarını Söyle (Inside Llewyn Davis) 
Nebras

EN İYİ ERKEK OYUNCU - DRAMA
Chiwetel Ejiofor, 12 Years a Slave 
Idris Elba, Mandela: Long Walk to Freedom 
Tom Hanks, Captain Phillips 
Matthew McConaughey, Dallas Buyers Club 
Robert Redford, Sona Doğru (All Is Lost)
EN İYİ KADIN OYUNCU - DRAMA
Cate Blanchett, Blue Jasmine 
Sandra Bullock, Yerçekimi 
Judi Dench, Philomena 
EmmaThompson, Saving Mr Banks 
Kate Winslet, Labor Day
EN İYİ ERKEK OYUNCU-KOMEDİ/MÜZİKAL
Christian Bale, American Hustle 
Bruce Dern, Nebraska 
Leonardo Di Caprio, The Wolf of Wall Street 
Oscar Isaac, Sen Şarkılarını Söyle 
Joaquin Phoenix, Her
EN İYİ KADIN OYUNCU - KOMEDİ / MÜZİKAL
Amy Adams, American Hustle 
Julie Delpy, Geceyarısından Önce (BeforeMidnight) 
Greta Gerwig, Frances Ha 
Julia Louis - Dreyfus, Enough Said 
Meryl Streep, August: Osage County
            Mikrofon başında ben Meliz’le Armonik Mola’da konuştuğumuz konulardan biri de yılın heyecanla beklenen ödülleri olmuştu. Haftaya gündem hangi haberlerle değişir bilmiyoruz ama bizler gündemin en taze haliyle radyolarınızda olacağız. J
Konuşulacak konuları, yeni albümleri, yeni parçaları, teknolojik gelişmeleri ve çok daha fazlasını öğrenmek isterseniz çayınızı kahvenizi hazırlayın ve bu keyifli molaya siz de dahil olun derim.
Meliz’le Armonik Mola her Salı akşamı, saat 18.00’de 87.7 Radyo Hacettepe’de!
                                                                               Meliz ERSOY

Armonik Mola'da Bu Hafta

Radyo Hacettepe Blog’tan herkese selamlar!

Beni hatırlarsanız, geçtiğimiz hafta 87.7 dinleyenleriyle Armonik Mola’yla geçen bir saatimizi sizlerle paylaşmıştım. Bugün akşam saat 18.00’de yine yayınlaydım ve dolu dolu bir programın ardından neler konuştuk, neler paylaştık kaçıranlar ve ayrıntıları yakalamak isteyenler için RH Blog’ta ,sizlerle buluşayım istedim.

Fonda The XX’ten Intro’muzu da açtıysak eğer, güne bir müzik arası veren Armonik Mola RH Blog’ta başlıyor! 

Matrix’in yaratıcılarından Wachowski kardeşler, Andy ve Lana Wachowski’nin Matrix’ten bu yana gerçekleştirecekleri ilk orijinal proje olan Jupiter Ascending’in fragmanı yayınlandı. Başrollerde Channing Taturn ve Mila Kunis’in oynadığı filmin vizyon tarihineyse ne yazık ki uzun zaman var. Filmin fragmanına buradan ulaşabilirsiniz ancak, filmin tamamını izleyebilmek için 25 Haziran 2014 tarihine dek beklememiz gerekecek

             *** ** ***     
Boston kökenli indie ve alternatif rock grubu Pixies, geçtiğimiz yaz grubun bas gitaristi ve kurucularından olan Kim Deal ile yollarını ayırdığını açıklamıştı. Deal’ın bıraktığı bas gitarist kadrosunuysa Kim Shattuck doldurmuştu. Ancak Shattuck’ın Pixies macerası kısa sürdü ve Bostonlı dörtlü yeni basçısının Paz Lenchantin olduğunu açıkladı. 
Daha önce A Perfect Circle , ZWAN2 ve The Entrance Band gibi isimlerle çalan Paz Lenchantin, grubun 33 konserden oluşan turnesinde de sahne alacak. Pixies demişken, grubun geçtiğimiz yaz yayınlanan ve benim de başa sarıp sarıp yeniden dinlediğim parça sizlerle!

Kısa bir süre önce ilhamını kaybettiğini ve müziğe ara verdiğini açıklayan Lana Del Rey, bu kararından vazgeçmişe benziyor. Ünlü şarkıcı, kısa filmi Tropico’nun tanıtımı için Los Angeles’ta gerçekleşen prömiyere katıldı. Mikrofonu eline alan Lana Del Rey, yakın zamanda Ultraviolence adını verdiği albümüyle müziğe geri döneceğini açıkladı. Müzisyenin geçtiğimiz günlerde yayınlanan Tropico isimli kısa filmi, RH Blog’ta sizlerle.


Geçtiğimiz dönemin ortasında çıkan yeni nesil "Yok Edici" – "TheTerminator" filmi hakkında gelen söylentiler yavaş yavaş gerçeğe dönmeye başladı. "Terminator: Genesis" filmi, bilindiği üzere Game of Thrones ve Thor: Karanlık Dünya'yı (Thor: The Dark World) de yöneten Alan Taylor’a emanet edildi. Hikayenin en önemli karakterlerinden olan Sarah Connor’ı kimin canlandıracağı da belli oldu. Game of Thrones TV serisinde, Daenerys Targaryen karakteriyle ünlenen Emilia Clarke, resmi olarak Sarah Connor rolünü oynayacak isim olarak seçildi. Clarke’a eşlik edecek olan erkek başrol oyuncusuysa henüz bilinmiyor. Filmin 1 Temmuz 2015 yılında vizyona girmesi bekleniyor. 



          Amerikalı müzisyen Bob Dylan’ın 1965’te bir festivalde çaldığı gitarı, New York’ta bir müzakerede satıldı. “Fenderstratocaster” tipi elektronik gitar, Dylan’ın klasik gitardan elektronik gitara geçişini temsil ediyordu. 1 milyon dolara alıcı bulan bu gitarın, yeni sahibiyse açıklanmadı.

İşte böyle. Mikrofon başında ben Meliz’le Armonik Mola’da bu hafta bunları konuştuk. Haftaya gündem hangi haberlerle değişir bilmiyoruz ama, gündemin en taze haliyle radyolarınıza geleceğinden eminiz J
Konuşulacak konuları, yeni albümleri, yeni parçaları, teknolojik gelişmeleri ve çok daha fazlasını öğrenmek isterseniz çayınızı kahvenizi hazırlayın ve bu keyifli molaya siz de dahil olun derim.
Meliz’le Armonik Mola her Salı akşamı, saat 6’da 87.7 Radyo Hacettepe’de!
                                                                                         Meliz ERSOY
                                                                                                                            

YILDIZ TOZU

Limitless undying love
Which shines around me like a million suns
It calls me on and on across the universe

            Geminid Meteor Yağmuru Perşembe gününden beri Dünya’nın atmosferine yağmayı sürdürüyor. 3200 Phaethon asteroidinin Dünya yörüngesine yakın seyahat etmesi sebebiyle atmosferimizin üst tabakalarına saçılan parçalar atmosferde buharlaşarak ışık seline dönüşüyor. Ya da yıldız tozuna… Nasıl düşünmek isterseniz… J Yağmur yarına dek devam edecek.

            Gök olaylarına meraklı olanlar görsel şölenden nasibini almıştır sanıyorum. Ay’ın dolunay evresine yaklaşmasından ve malum, soğuk kışın getirdiği kabarık bulutlardan görüş çok rahat olmasa da ben de birkaç yıldız yakaladım. Sonrasında aklıma Neil Gaiman’ın Stardust ya da Türkçe ismiyle “Yıldız Tozu” romanı geldi. Hatta kitap 2007 yılında Matthew Vaughn yönetmenliğinde beyaz perdeye uyarlanmıştı. Claire Danes, Michelle Pfeiffer ve Robert De Niro da filmin oyuncuları arasında. Kitabı ve filmi ayrı yer taşıyan hikâyelerden biridir benim için. Yine de sanırım kitabı daha ağır basıyor, Gaiman’ın en sevdiğim eserlerinden…
            Minicik bahsedeyim… J Olaylar sevdiği kız için her şeyi yapmaya hazır delikanlımız Tristan‘ın kayan bir yıldız görmesi ve kendisini pek de ciddiye almayan ama (Tristan’ın gözünde) dünyanın en güzel kızı için, ne pahasına olursa yıldızı bulup getirme sözü vermesiyle başlar. Tristan yıldızı bulup getirecek, böylece onunla evlenecektir… Tabi minik bir sorun vardır. Köy, bir duvarla korunmaktadır ve bugüne kadar Duvar’ın dışına köyden kimse çıkmamıştır…  
            Sayfalar değiştikçe -ki benden söylemesi, merakla ve hızla değişiyor -  düşen yıldızın yalnızca cansız bir gök cismi değil, sizin benim gibi canlı, yaşayan bir yıldız olduğunu görüyorsunuz. Tristan’ın Duvar Köyü’ne götürmek için peşine düştüğü güzel ve bacağı kırılmış yıldızın bir de ismi var: Victoria. J
            Daha fazla anlatmak istemiyorum kitabın büyüsü kaçmasın. J Neil Gaiman tarafından “yetişkinler için yazılmış” bu peri masalı gerçekten sihirle dolu. Karakterlerden olaylara bütün kurgu aklınızda yeşil ve mor büyülü bir iz bırakıyor. Fantastik edebiyata meraklıysanız takdir etmeden geçemeyeceğiniz noktalar olduğunu göreceksiniz. Filmden farklı olarak Neil Gaiman’ın karanlığa dokunma tarzı da damakta ayrı bir tat bırakıyor.
            Benim bu noktaya gelme sebebimse, Temmuz sonunda gerçekleşen meteor yağmurunu izlerken (Alanya sahilinde battaniyemize uzanarak izlemiştik J) aklıma atmosfere çarpıp buharlaşan ve gerisinde muhteşem bir parıltı ile “dilek hakkı” bırakan meteorları bu hikâyeyle özdeşleştirmem. Arkadan telefonumun karışık çalma listesinden Simply Red – Stars, Tom Waits – I Hope that I Don’t Fall in Love With You gibi şarkılar denk gelirken, bir parça belki bizim de zamanında kayıp dünyaya düşmüş yıldızlar olduğumuzu düşünmüş olabilirim. J
            Hatta bu konuda şöyle bir mini hikâye de düşünmüş olabilirim: J

It was night and moon was bright.
Sea was singing, the lovers were high
"Look" said he, "the stars are fallin!"
"Yes" said she, "it hurt so much!
And my oh, you're still shining too bright…

            Öyle ya, Otostopçunun Galaksi Rehberi, Star Wars, Doctor Who derken insan kendini meteor yağmurları izlerken buluveriyor… Gary Wright’ın Dream Weaver’ı, Beatles’ın Across the Universe’ü sizi evren hakkında, uzayda gözlere zarar parıldayan yıldız kümeleri, belki de her farklı tercihte yarattığımız paralel evrenler, birbirinin içinden akıyor gibi gelen galaksiler hakkında sonsuz bir hayal dünyasına taşıyor. Ve notalara, kâğıtlara, sözlere dökülmüş bu fikir ve duygular, inanıyorum ki uzayın bir yerlerinde bir yerlere çarpıp size geri dönüyor… 
            Bu yüzden kimsenin aynı hisleri paylaşmadığını düşündüğümüz şarkıları bazen göğe doğru tutmalıyız belki de… Belki orada bir şeyler ya da birileri bunları hissediyordur… Bir sonraki meteor yağmurunda görüşmek üzere… J



                                                                                                Özen Pelin Duran
              
           

            

Armonik Mola

Hepinize selamlar sevgili Radyo Hacettepe dinleyenleri!

***http://www.youtube.com/watch?v=6ktYpaGVUe0***

Fonda “Intro”yu açtıysak, sizlere adıyla bütünleşen programımla, Armonik Mola’yla bir saat nasıl geçer, anlatmaya başlamak istiyorum.
İnsan hali, hep yoğun, hep koşuşturmalı geçen günler arasında kaçırıyor bazı şeyleri. Kimimiz ödevlerle, sınavlarla boğuşuyor; kimimizse iş temposuna kaptırmış gidiyoruz. İstedim ki, sizleri her Salı günü birer ofis kaçkını yapalım, dersleri düşünmeyi bir süre unutalım. Gündemde neler varmış, hangi film vizyona girecekmiş, kim yeni albüm çıkaracakmış ya da kim çıkardığı albümle ödülleri çantasına koyup müzikal yaşamına devam ediyormuş, hepsini ve çok daha fazlasını bir saatte aktaralım. Bir yandan da müziğe es vermeden, en yeni parçaları keşfedip eskilere de bir göz atalım.
  



Güne müzik dolu bir ara vermek isterseniz, adresimiz sabit. Radyo Hacettepe’de her Salı akşamı alarmlar 18.00’de çalıyor ve ben Meliz’in stüdyoya girmesiyle Armonik Mola başlıyor!

Koltuklarınıza yaslanın ve Armonik Mola’yla bir saatin günün gidişatını değiştirmesine izin verin!

                                                                                               Meliz ERSOY

Crystal Ball

           Zamanın basitçe hissedebildiğimiz üç boyutu. Geçmiş, şimdi ve gelecek…  Bunları karşı karşıya gelmiş iki ayna olarak hayal edebiliriz. Birinden diğerine bakıldığında sayısız resmi gösteren iki ayna olarak… Ve bu aynalar birbirleri içinden defalarca aynı görüntüyü yansıtırken zaman ikisinin ortasında, şimdide durur.
            Geçmiş, acı ya da mutlulukla doludur ama dokunulmazlığın hüznüyle mühürlenmiştir.
Gelecek bizi heyecanlandırır. Bilmemiz gereken tüm detaylar onun dokunmaya can attığımız sırrının arkasındadır. İki durumda da dokunma çabanız her bir görüntünün sizi bir diğerine yönlendirmesiyle sonuçlanacaktır. Ve bazen bu sırada dokunabildiğimiz tek şeyi, şimdiyi kaybeder, onu geçmişin sandığına yollarız.    
            Tommy Shaw gruba henüz katılmıştı. Belki de 20’li yaşlarının başındaki pek çok genç gibi mühürlenmiş zamanın içinde kısılıp kalmış hissediyordu. Zamanı bir müddet durdurabilmenin nasıl bir his olacağını düşünmüş olanlar, uykusuz rüyaların karanlık koridorlarında yürürken Ay’ı avuçlarında tutanlar için anlaşılır bir histir sanıyorum…

            Shaw, Styx’e katıldığı ilk dönemlerinde kendine bir küre bulmayı diledi, sorularını bu kürenin içinde notalara döktü. Ortaya çıkan şarkı, Grubun 6. albümüne ismini verdi. Sonrasında grup neredeyse her konserlerinde çaldı parçayı. Bu hikâyenin sonunda ellerimiz bir kez daha geçmişe uzanıyor. Bu sefer bir konser kaydı çıktı sandıktan… J 1978 kışından canlı kaydıyla dinliyoruz: http://www.youtube.com/watch?v=lJveEQ0tfxw J

                        Özen Pelin Duran