ROCK ve Ötesi

Radyo Hacettepe Blog’un bu köşesinde her Çarşamba saat 18.00’de sizlerle buluştuğumuz Geleceğe Dönüş programında birer birer takip edip zamanda gezindiğimiz Rock müzik türleri karşınıza çıkacak! Rock N Roll’la başlıyoruz... Rock ve Ötesi köşesinde Rock tarihinin peşinden koşmaya başlamanın tam zamanı!!

Rock N Roll
1950’li yıllarda ortaya çıkan bu tür Blues müziğin küllerinden doğdu... O yıllara geçmişi gösteren bir ekrandan baktığımızda; korseli ve kabarık etekli elbiselerle abartılı geniş şapkalı birbirinden güzel hanımlar ve nerdeyse hepsi birbirinden şık beyefendiler görüyoruz. Tabii bu aynanın görünen yüzü. Bir diğer taraftaysa üstü başı eskimiş, bir deri bir kemik görünse de çalışmaya zorlanan işçiler var. Peki aralarında ne fark var dersiniz? Çok basit: Renk... Beyazlar ve siyahlar arasındaki bu hiyerarşi savaşı işte bu kadar yakın tarihe dayanıyor aslında.
Kısaca bahsetmek gerekirse; o yıllarda “beyazlar”dan zulüm gören “siyah”lar ilk etapta caz müzikle isyanlarını pek belli etmeseler de blues müzik bu baskının üzeri örtülü kalmasının son demleriydi belki de... Tüm karanlığın ışığa kavuşmasıysa yakındı... Bu ışık da Rock müzik olacaktı elbette…  Rock müziğin doğuşu bir baskı ortamının, bir isyanın haykırışıydı. Artık kapalı kapılar ardında kalmış umutsuzluğun sessiz çığlıkları bitiyordu. Artık seslerin yükselme vaktiydi.  Sözlerin ve müziğin sitemi yansıtması gittikçe isyan boyutuna girmeye başladı. Daha güçlü ritimler, bir kabullenmişlikten öte, sorunlardan bahseden şarkı sözleri ön plana çıktı. İnsanların acılarını anlatan müzik aletlerine ihtiyacı vardı ve belki de bu yüzden elektrogitar bu müziğin vazgeçilmez enstrümanı kabul edilir. Çektikleri sıkıntıları en güzel ifade etme yolu olarak müziği seçen siyahi insanlar ortaya durdurulamaz bir akım çıkardılar.
Ortaya yepyeni bir şey çıkıyor ama bunun adını rock n roll koymak nerden akıllarına gelmiş?
Bunun cevabı 17. Yüzyıla kadar dayanıyor.  Denizciler; okyanusta giden geminin hareketlerini betimlemek amacıyla “rocking and rolling” terimi kullanılıyordu. Pekii bu terimler nasıl oldu da bir müzik türünün adı olabildi? Onun başlangıcıysa şöyle: Rocking and rolling 18. ve 19. yüzyılda şarkı sözlerine konu olmaya başladı. Tıpkı 1904 senesinde Haydn Quartet’ın The Camp Meeting Jubilee parçasının  "We've been rockin' an' rolling in your arms / In the arms of Moses."  sözleri gibi. İşte “Rocking and Rolling”in müzikle buluşması bu şekilde oldu.

Peki bir müzik türüne ismini vermesi?.. 
Bu, bazı dini etkinliklerde manevi coşkuyu betimleyebilmek için çalınan ritimli müzikle oldu. Dini törenlerde çalınan, ruhun enerjisini dışarı çıkartan bu müziğe o dönemlerde  ‘Rocking’ denildi. Bundan 150 yıl kadar sonra dünyayı sarıp asla son bulmayacak bir akıma da ismini vereceğini bilmiyordu tabii ki.
Jazz ve Blues’un peşi sıra doğan Rock N Roll da tıpkı onlar gibi siyahî insanların bir ürünüydü. Ve her daim asil ve kaliteli görünen “beyaz” kesimin ezdikleri bu insanların seslerine kulak asması beklenmeyen bi’ durumdu. Ama Rock N Roll o kadar ilgi çekti ki herkesin içinde bi’ yerlerde duyurmak için can attığı sesi haline geldi. Özellikle gençlik ateşiyle yanıp tutuşanlar, yerinde duramaz oldu. Amerika’nın ortasında doğan bu sıra dışı müzik önce tüm Amerika’ya sonra da tüm dünyaya yayıldı. Siyah- beyaz herkes Rock N Roll yapıyordu; yapmayanlar da öyle veya böyle bu türün tınılarına az da olsa yer vermeye başlamışlardı. Blues müzikle uğraşsalar da asla siyahlardan başarılı olamayan beyazlar için Rock N Roll’da da aynı şeyi söylemek zor. Çünkü dünyayı bir hastalık gibi saran Rock N Roll efsanelerinin çoğu beyazların ürünü olacaktı. Bill Haley, Jery Lewis, Buddy Holly, Elvis Presley de bu isimlerden en önemlileri arasında. Siyahî ve çok başarılı isimlerden biri olan Chuck Berry’nin ismine de bu noktada yer vermekte yarar var.
Esasen asi bir müzik türü olan Rock müziğe bu asabiyeti getiren ilk isimler de bunlardır. Yalnız bu defa bir fark vardı. O da, artık siyah - beyaz ayrımının olmayışıydı. En azından müzikte… Müzik bir barış simgesi haline gelmişti artık... 

Savaş Sonrası…
İkinci Dünya Savaşı sonrası… Her yer yıkık dökük, ekonomik ve sosyal sorunlar üst düzeyde. Siyahlar daha çok eziliyor...  Blues müzik yavaş yavaş şekil değiştirirken savaş sonrası enstrüman bulmakta zorlanan siyahiler, içlerinden geçen sitemi dışa vurabilecekleri bir müzik aleti arayışındaydılar. Gitarın sert tonu gibi veya baterinin yumrukları gibi… Atamadıkları yumrukları onlar yerine müzik atsın diye. Peki ne yaptılar? Savaş sonrası yeni çalgılar bulmadıkları için - gelecek nesilleri kurtarabilecek müzikleri için - beyaz askerlerden kalma müzik aletlerini kullanmaya başladılar. Artık dönüşümü başlatacak her şey hazırdı. Önce üflemeli enstrümanlarının yanına eklediler bu yeni enstrümanları; sonrasındaysa elektrogitar saksafonun yerini almaya başladı. Blues - rock karışımı daha çok rock n roll haline geldi ve sınırlarını çizdi. O günden sonra müzik değişimini hiç kaybetmedi. Devamlı değişti, ki bu değişim halen de devam ediyor.
İşin içine beyaz müzisyenler de girdikçe Rock N Roll siyahların Rhythm and Blues’uyla ve beyazların Country ve Western müziğiyle iyice belirginleşti ve farklılaştı. Az önce beyazlar da bu müzikte çok başarılı oldular dedikten sonra Elvis Presley en önemli temsilcilerinden biri demiştik.. Onun için Rock N Roll’un kralı denmesinin bir sebebi var elbette.


Rock N Roll’un Kralı
Çocukluğu boyunca fakirlik içinde yaşamış olan Presley içine kapanık görünen pek arkadaşı olmayan biriydi. Belki de müziğe bu kadar çok sarılmasının sebebi onun bu yanıydı. Yalnızlığı... Her şeyini müzikte buluyor, onunla anlatıyor ve aslında tek kelimeyle müzikle yaşıyordu.  Western ve country müziğin yanı sıra blues müzikle de çok ilgili olan Presley’in sesi ve müzik tarzı sanıyorum ki bu yüzden çok ilgi çekici ve farklıydı. O, dünyadaki tüm müziği bilip insanlara da duyurmak istiyordu ve hepsini öyle güzel harmanlıyordu ki onu dinleyen herkes hayran kalıyordu.
1960’lı yıllara yaklaştığımızda artık tüm dünya rock n roll’dan tam olarak haberdardı ve genç nesil artık çok daha cüretkârdı. Artık daha fazlasını istiyorlardı. Rock n roll onları doyuramıyor ruhlarına yeteri kadar güçlü gelmiyordu. İşte Rock müziğin dallanıp budaklanması böyle gerçekleşti. Daha sert ritimler, yeri geldi mi daha ağır sözler belki de depresif tonlar hepsi ayrı bir dünya yaratıyor…
RH Blog’un Rock ve Ötesi köşesi geleceğe doğru, diğer türlerle devam edecek!...  J
Yazımızın fonuysa burada:


                                                                                     Göksu ÖZTÜRK

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder