Büyüteç'te Bu Hafta: Eric Clapton

         
         Riske girmeden kaliteli müzik dinlemek istediğimiz zamanlarda, müzik tarihine adını yazdırmış efsane isimler arasında buluruz kendimizi. Efsane denince aklımızda şimşek gibi çakan isimlerden biriyse Eric Clapton. 60’lı yılların sonunda duvarlara “Clapton is God” yazan fanatik bir hayran kitlesine sahip olan, dünyaca ünlü blues gitaristini mercek altına alalım sizlerle.  
 
 
          1945 yılında evlilik dışı bir ilişkiden dünyaya gelen Clapton, dokuz yaşına kadar öğrenmediği bir gerçekle yaşadı. Büyük annesi ve büyük babasını ebeveynleri olarak tanıyan Clapton, annesini ablası sanarak büyüdü. Kingston Sanat Okulu’nda cam tasarımı üzerine aldığı eğitim, blues tutkunu Eric’in sınıfta gitar çalarak uzaklaştıma almasıyla yarım kaldı. Boş zamanını gitar çalarak geçiren Eric, bu durumdan hiç de şikâyetçi görünmüyordu. Bir televizyon şovunda Jerry Lee Lewis için söylediği şarkıyla da müzik hayatının başlangıcına adım atmış oldu.

            1964 yılında, blues-rock çalan bir gruba, The Yardbirds’e dâhil oldu. “Five Live Yardbirds” ve “For Your Love” adlı albümleriyle, grup büyük bir hayran kitlesi kazanırken, Clapton ise parçaların blues’dan uzaklaştığını, albümlerin ticari amaçlarla piyasaya sürüldüğünü düşünmeye başladı ve 1965’in sonunda The Yardbirds’ten ayrıldı. John Mayell’s Bluesbrakers topluluğuna katılan Clapon, saf blues müzik yapma şansını bu grupla tekrar yakaladı ve yeteneklerini oldukça geliştirdi. Kısa süre sonra ise bireysel olarak da fanatik hayranlar elde etmeye başlayacaktı.
 
            Gruptan ayrılarak kendi topluluğunu kurma kararı alan Eric Clapton, 1966 yılında basta Jack Bruce ve bateride Ginger Bake’le Cream grubunu kurdu. Grubun tek hedefi ise müzikal düşünce yapısını değiştirmek, dinleyenleri tek bir notayla kendinden geçirebilmekti ve birlikte oldukları süre içinde oldukça başarılı işler ortaya çıkardılar. Cream’in dünyanın dört bir yanına düzenlediği turneler, grubun uluslararası alanda tanınmasına öncülük etti.  Ancak Clapton’un giderek artan şöhreti, grubun dağılmasına neden oldu.
 
 
            1969'da Blind Faith ile çıkardığı, grubun adını taşıyan bir albümle istediği başarıyı yakalamayan Clapton, pes etmedi ve gece gündüz demeden gitarıyla vakit geçirmeye başladı.  Derek and the Dominos adlı grubuyla çıkardığı “Layla and Other Assorted Love Songs” albümüyle müzik tarihine silinmeyecek harflerle adını yazdırmaya başladı. Albümün en çok bilinen parçası Layla ise Clapton’ın yakın arkadaşı George Harrison ve onun eşi Pattie Boyd arasında yaşanan aşk üçlemesini konu alıyor. 1979 yılında Clapton’la evlenen Pattie Boyd, Wonderful Tonight, Old Love ve Bell Bottom Blues parçalarına da ilham kaynağı olmuştur.
 
1988 yılında hayatının aşkı Pattie’den ayrılan Clapton, sahne ışıklarından çekilecek kadar kötü günler geçiriyordu ve müziğe bir süre ara verdi. Bu dönemde yakın dostları Colin Smythe ve Nigel Browne, geçirdikleri helikopter kazası sonucu yaşamlarını yitirdi. 1991 yılında ise 4 yaşındaki oğlu Colin, 53. Kattaki bir daireden düşerek hayatını kaybetti. Bu zor dönemlerin ardından alkol ve madde bağımlılığıyla verdiği mücadeleden galip gelen Clapton, uzun soluklu bir aradan sonra Tears In Heaven ismini verdiği, acıyla beslenen parçasını oğlu için yazdı ve bu beste sanatçıya aynı yıl altı Grammy Ödülü kazandırdı.

            Hala kalitesinden ödün vermeden gitarını çalmaya devam eden sanatçı, bu sene dördüncüsü gerçekleşecek olan Crossroads Guitar Festival ile hayranlarıyla buluştu. Alanında en iyi sanatçıların bizzat Clapton tarafından davet edildiği bu festivalin geliri ise Clapton’un Crossroad adlı rehabilitasyon merkezine verildi.

 
            Zamanda yolculuğumuzu tamamladığımıza göre, Eric Clapton’u “Eric Clapton” yapan parçalarla bir kez daha kulağımızın pasını silmeye ne dersiniz?
                                                                                       Meliz ERSOY

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder