Bir Yetmiş İki Elli Üç Otuzluk.


Barların demirbaşı abiler var. Sanki zamanında en tatlı hayatı yaşamış sonra her şeyini bir yangında ya da saatler içinde borsada kaybetmiş, yaşça büyük, sakalca yoğun ve en az 3 parmağında yüzüğü olan. O eski delidolu zamanlarını arkada bıraktıktan sonra etrafı gözlemleyip şahane çıkarımlar yapmayı, yeri geldiğinde zor durumdaki gençlere yardımcı olmayı meslek haline getirmiş, düşük beklentilerle yaşayıp büyük hacimli bardaklarla beslenen "abi"ler. Büyük kitlelerce bilinmeseler de, kimi arkadaş grupları için çoğu bilim adamından daha değerliler. Çünkü bilim adamlarının herhangi bir çabası "Bunlar gerçek hayatta ne işimize yarayacak?" kalıbıyla yok edilebilirken, "Bar Abileri" için henüz bir formül geliştirilemedi. Belki beyaz önlük yerine çok eskiden beyaz olan bir gömlek giydikleri için, belki gömleğin kirli, önlüğün temiz olması aradaki tecrübe farkını vurguladığı için. Sebep ne olursa olsun "Bar Abileri" 'nin yarattığı gizemli hava önce  hayal gücünü harekete geçirir, sonra  kafanda oluşturduğun o karaktere imrenirken bulursun kendini.  Bir süre uzaktan süzer ,durumu kavrar, yanaşıp kulağınıza o sihirli cümleyi fısıldar. O cümleyle bütün sorunların çözümleri görünür hale gelir. Psikologların saatlik ücret karşılığı danışanlarına tembihlediği sağduyu çağrıları yerine, garsonla göz teması kurmaya çalışırken ya da tuvaletin önünde içerdeki seslerin kesilip, kapı kolunun dönmesini beklediğin anda kulağına fısıldanan tek bir cümle, her şeyi çözecek ve seans bu kez ağlamana fırsat vermeyecek kadar kısa sürecek. 

16 Mayıs 1929 ( 83 yaşında)
Oskar Heykeli (83 Yaşında)


Bu kadar yüce bir hizmeti hediye eder gibi sunması yüzünden "Bar Abisi" 'ni basite alanlar olabilir ama doğrusu herkesin kendini baş role koyduğu hayatında en iyi yardımcı erkek oyuncu rolünde olduğudur. Fakat "Demirbaş Abiler" kendilerinden oskar ödüllü bir aktör yerine halk kahramanı olarak bahsedilmesinden hoşlandıklarından sanırım, her seferinde kırmızı halıdan vazgeçip, biranın yanında tüketilecek olanın fıstık mı yoksa patlamış mısır mı olacağı konusunda kafa yormayı tercih ederler.

Önce bir sigara yaktım.Sigaradan aldığım ilk nefes biranın son yudumuyla harmanlanınca yine aklıma eski güzel günlerim geldi. Bir biraya daha ihtiyacım var. Yan masada sevgilisiyle ayrılma kararı aldıkları 46 dakikalık telefon görüşmesiyle ilgili detayları veren kıza ve hemen karşısında oturan detay içinde kalmış arkadaşına baktım. Telefonda aralıksız 46 dakika konuşabilen birisi, karşısında onu dinleyen birisi olduğunu düşündüğünde kaç saat konuşabilirdi ? Peki aslında arkadaşının onu dinlemek yerine konuşma sırasının kendisine gelmesini beklediğini bilseydi, bu kez ayrılık seramonisi ne kadar sürerdi? Dİğer bir 46'yı göze alamazdım. 
Halk Kahramanı (Ölümsüz)
Kahramanlar sadece zor zamanlar içindir. İyi zamanlarda kahraman olmak kolaylaşır.Talep artar. Kalite düşer. Verim alamazsın.
Yüzüklerimi kontrol ettim. Yüzükler tamam. Sakallarım yeterince uzun. Sakallar tamam. Hazırım. Beni farkedip konuşmaya ara vermelerine yetecek kadar yakınlaştıktan sonra söyledim;
"Erkek değil mi, hepsi aynı."
Yüzlerindeki aydınlanma, bitmeye yakın yavaşlayan şarkının tekrar hızlanması gibi şaşkınla karışık bir enerji verdi hayatlarına. O an sevgilisiyle beraber o 46 dakikayı da sildi hayatından. Büyüklüğünü tam olarak kestiremesem de enerjinin önce masalarına davet edilmeme, daha da sonra bana ısmarladıkları ucuz biraya kadar dönüştüğüne tanık oldum. 
"Abi kusura bakma hiç sormadık hangisinden istiyosun diye, değiştirelim mi biranı? "
"Boşver" dedim. 
"Bira değil mi, hepsi aynı."

The Killers



The Killers grubunun 4. albümü Battle Born, 17 Eylül 2012’de raflardaki yerini aldı! 2002 yılında Las Vegas’ta kurulan grup, ismini Ernest Hemingway’in “The Killers” kitabından etkilenerek koymuş. Hayranlarına kitap da tavsiye edelim dedik! =) Albümdense şunları seçtik:

  • Deadline and Commitments
  • Battle Born
  • The Way It Was
  • Carry Me Home
  • From Here On Out


Hazırlayan: Ezgi Filik

DaveMatthewsBand



DaveMatthewsBand, 11 Eylül 2012’de sekizinci stüdyo albümü olan Away From The World ile tekrar karşımızda! Albümün adı, The Riff şarkısında geçen “Sitting in a box. Away from the world out there.” sözlerinden gelmektedir. Matthews’e göre, biz insanlar yalnız doğar ve yalnız ölürüz, vücudumuzsa bizim kutumuzdur. Şarkının sözlerinde de geçtiği gibi, ‘kutunun içinde oturmak, dünyadan çok uzakta’.  Albüm kapağına da bakarsanız sözlerin daha da derinleştiğini siz de fark edeceksiniz! Şimdi de sizler için albümden seçtiğimiz birkaç şarkıyı sıralayım, müzikle kalın! =)

  • Mercy (Klibi de pek hoş, birlikte dinleminizi tavsiye ederim!)
  • Gaucho
  • Broken Things

Hazırlayan: Ezgi Filik